17 Ağustos 2012 Cuma

KÖRPE

Çekirge bir sıçradı, ikiiii ve hooop evde... Evcil çekirgeye çok mu ihtiyacım vardı? Yoktu elbette... Çekirge misali evde aylardır sıçrayan ben, Jülyet, sonunda ödülümü bir nevi türevimle aynı odada göz göze kalarak mı almalıydım?

Neyse uzatmayayım, günler haftaları, haftalar sanırım epeyce ayları kovaladı... Ve Romeo'nun kör gözleri önünde iğne ipliğe dönen ben nihayet dün bigudileri attım ve pembe sabahlığı arka bahçede küllerine terkettim...

Zorlandım zorlanmasına da kendim için yapmalıydım, aynaya bile bakmaya ürken halimi görmemeliydim bundan böyle. Çizme'nin bir bölümünde bir vakit dillere pelesenk zerafetim ve nerede, ne halde olduğum meraklılarının karşısına o körpe zamanların esintisiyle bu kez zarif bir olgunlukla çıkmalıydım...

Belki evin yeni konuğu çekirge artık sıçrama sırasının benden ona geçtiğinin müjdecisi... Olabilir mi? Muhtemel...

Küçük ancak cesaretli adımlarla çıkma vakti geldi kızım bu bahçeden, seni korunaksızca sarmalamış bu kulübeden... Yerine çekirgeyi bırakarak...

15 Ağustos 2012 Çarşamba

KÖRFEZ

Uzun zaman geçti, uzaklaştım buralardan biraz; bir körfez var bir kaç kuş uçumluğu mesafede, çağırdı beni gibi geldi... Ben de uçtum gittim denize doğru. Tabii karga denizden ne anlasın değil mi ama? Toprak kokusu, buğday hışırtısı, korkuluğun gölgesinden sonra gagamda tuz yangısı, çocuk ciyaklaması (ya da daha çok annelerininki) ve çizgili boyalı tenteler bozdu kıvamımı...

Köstebeği bu kadar özleyeceğim aklımın ucuna gelmezdi doğrusu...

Jülyet'i de merak ediyorum da önce bütün hıncımı şu korkuluktan çıkarmalı! Unutmuş mu beni bakalım?

Şık bir pikeyle kucaklayayım saman sarısı, Meksika şapkalı eski dostumu...

Gaaaaakkkkk.......