1 Aralık 2011 Perşembe

KÖRLE YATIP KALKAN ŞAŞI

Anlatma sırası sanırım bana geldi.

Susmak taraftarıydım bir süre, durup herkesi dinlemek istiyordum doğrusu; dinlediğim her kelimeyi aklımda tutmaya gayret edip sonunda gerçekte benim neler yaşadığımı anlatayım istedim, tercihim buydu başta... Ertelemeden hemen şimdi içimi dökesim var masalcı...

Üzerinden neredeyse yüzyıllar geçmişçesine uzak duruyor şimdi başlangıcı her şeyin, onluk zaman dilimi geçirmiş olmamıza rağmen beraber... Kesin olan şu ki çok gençtim. Güzel olduğum söylenirdi. Ben kendimi pek güzel bulmazdım hoş... Hep benden çok ailemin gücünün, namının etrafımdaki ateş böceklerini kıvıldattığını düşünürdüm... Bana göre kesinlikle ben değildim bu ateş dansının sebebi...

Bir tek o, sadece o beni sevdi; gerçekten hissettim bunu... Hissettirmişti bana... Başka türlü cümleler kuruyordu, bırakma beni diyordu; bana diyordu bana... Kaçıp her şeyi arkada bırakmaktan bahsediyor hayal ettiğimiz gibi bir yerde aklımızdan, kalbimizden akan ne varsa yaptığımızı anlatıyordu uzun uzun... Çok büyülü, kalp ağrıtıcı, uyku tutturmayan şeylerdi bunlar. Odamın duvarları bana dar geliyor, yıkıp ona koşasım, koklayasım, hiç bırakmayasım geliyordu da gitmiyordu.

Çok sevdim, çoook sevdim. Hayatımda üzerime zorla kazınan her tür yaftayı, elbiseyi, herşeyi bırakmaya hazırdım.

Başardık biz, bir biçimde başardık. Kolay olmamıştı elbette, benim diğer her şeyimin zor olduğu gibi bu da kolay olmamıştı... Ölüme dokunup geri uyandığımda, kucağımda yığılı bedeni öldü zannettiğimde delirmek nedir onu da yaşadım... Neyse ki başardık biz, başardık...

Hayal ettiğimiz her şeyi yapmak üzere buraya yerleştik. Etrafında şimdi biraz eskimiş gördüğün masalsı ev, bahçe, yaşam o günlerin mucizevi sembolleri. Beklemiyordum hiç, Romeo evlendikten sonra önce yavaştan sonra da bayır aşağı hızla değişmeye başladı...

Önce güzel sözler kaybolup yerini yorgunluk cümlelerine terketmeye başladı. Sonra o hayaller şikayete dönüştü 'nereden geldik buraya?', 'bunu da böyle yapmak şart mıydı?', 'ah benim şu taş kafam' vesaire vesaire vesaire...

Aşk sarhoşu sevgilim artık bir alkolikti...

Elimden kayıp giden büyük aşkım, düşlerim ve sevgilim artık hayalkırıklığı, yalnızlık, değişen hormonlar ve büyük bir çaresiz mutsuzlukla yer değiştirirken önce sigaraya sonra da bu üstümdeki pembe sabahlığıma sarıldım. Sabahlık beni şefkatle kucaklıyor, sigara ise bir öpücük hissi veriyordu tıpkı eski zamanlarımızdaki gibi...

Ayyy unutmadan ocakta yemeğim vardı, daha sonra konuşsak?